Otomotivde Elektrikli Dönüşüm
Trafikte elektrikli arabaların kendilerini daha çok göstermeye başladığı şu günlerde insanların bir kısmının ön yargılarının kaybolmaya başladığını görüyoruz.
Gazete haberleri, internet siteleri, sosyal medya uygulamaları ve TV programlarında elektrikli arabalardan bahsedilirken insanların yorumu çoğunlukla ön yargılı ve satılıp satılmayacağı şüpheleri vardı. Ama galerilerde elektrikli arabalar boy göstermeye başlayınca ön yargıların aslında yersiz olduğu ortaya çıktı. Çünkü halk marka ayırt etmeden elektrikli arabaların müşterisi oldu ve araç yetmediğinde ise sıraya girip beklemeye başladılar.
Şüphesiz ki Elon MUSK faktörü ile TESLA markasının ünü ve devlet desteğiyle ortaya çıkarak tanıtılan TOGG markasının elektrikli araç sektörünü pozitif anlamda hareketlendirdiği bir gerçek. Bunun yanında daha piyasaya çıkmadan herhangi bir ürün hakkında kesin yargılar vermek her zaman tutarlı sonuçlar doğurmaz.
Elektrikli araçların geçmişi çok yeni değil. 1894 yılında ilk seri üretim elektrikli araba Amerika Birleşik Devletlerinde üretilmişti. Birçok faktör nedeniyle ilk örnekler piyasada tutunamadı. Uzunca bir süre içten yanmalı araçlar sektörde hüküm sürdükten sonra kaynaklarımızın sınırlı olduğunu hatırladığımız son yıllarda daha güçlü ve daha hızlı araçlar yapmak yerine daha verimli araçlar yapıldı. Verimli motorlar motor hacimlerini küçülttü. Bunun ardından verimli motorlara destek olabilmek için yanlarına elektrikli motorlar koyularak hibrit araçlar ortaya çıkmış oldu.
Hiç bir otomotiv devi hibrit dönüşümü reddetmedi. Toyota, Fiat ve Ford gibi adet bazında çok satış yapan markalar ile Porsche gibi daha az sayıda satış yapan markalar hibrit dönüşümün iki farklı yönünü de gösterdi. Hibrit motorlar ile hem düşük seyir hızında giden aile arabaları, hem de daha yüksek hızlara ulaşabilen performans arabaları çalıştırılabiliyordu. Piyasa bu dönüşümü sindirdikten sonra varılacak bir sonraki durak artık tamamen elektrikli araçlardı.
Elektrikli araçlar ile ilgili en büyük soru işareti batarya kapasiteleriydi. Menzili belirli bir uzaklığın üzerine çıkmadıkça kabul görmeyecekti. Sadece menzil değil şarj etme süresi ve batarya değişimi de önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Aslında ilk çıktığında sosyal medyada bu kadar konuşulmasa da BMW markasının i3 ve i8 modelleri menzil ve kullanım olarak oldukça kabul görmüştü. Günümüzde bu tür faktörler artık dert edilmeyecek noktaya gelmeye başladı. Son yıllarda hayata geçen batarya teknolojileri ve yatırımları gösteriyor ki gelecekte şarj süresi ve menzil gibi problemlerimiz daha az olacak.
Geçtiğimiz yıl Mercedes yetkilileri ile yaptığımız bir toplantı sırasında şirketin 2030 yılına kadar ürettiği araçların tamamen elektrikli olacağı hedefini koyduklarını ifade ettiler. Bunu söylerken altını çizdikleri konu içten yanmalı araçlar satılmaya devam ederken yeni elektrikli araçlar çıkarmaktan ziyade elektrikli araç dışında bir şey üretmeyecekleriydi. 1000 km üzerinde menzil ve 500 kg altında batarya ağırlığı ile dikkat çeken konsept araçları(Mercedes EQXX) ile hedeflerini gerçekleştirme konusunda ciddi olduğu anlaşılıyor.
Toplumun bu dönüşümü ne kadar hızlı kabul edebileceğini tahmin etmek zor değil. Şu anda otomobil dışında motosiklet, bisiklet ve hatta deniz araçlarında çok ciddi miktarda elektrik motoru kullanan modellerin tercih edildiği görülüyor. Vestel, Arçelik gibi Türkiye’nin öncü firmalarının yaptığı elektrikli araç şarj istasyonları gibi bazı yatırımlar incelendiğinde bu dönüşümün çok hızlı gerçekleşeceği ve hatta dönüşümün başladığını söyleyebiliriz. Görünen o ki önümüzdeki yıllarda içten yanmalı motorlar azalarak bitecek. Temiz enerji ve yapay zekâlı araç kullanma konuları elektrikli araçlar konuşulduğu her yerde konuşulan ilintili konular olarak anılmaya başlansa da, ona da başka zaman değinelim.
Yazan: Cihad CEYLAN/Atölye1886